GÜNLÜK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
GÜNLÜK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19 Haziran 2010 Cumartesi
BBALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN ARKADAŞLAR..
Evladım seni çok göresim geldi ,nerelerdesin..
Baba çok işim var.
Evladım seni arıyorum sana ulaşamıyorum.
Baba toplantılarım var.
Evladım seni yemeğe bekliyoruz.
Baba arkadaşlarla önceden yaptığımız bir proğram var.
Evladım sesini duyayım dedim..
Babacığım şimdi kapatmak zorundayımben seni ararım..
Evladım seni ne zaman göreceğiz.
Baba çok işim var,bir ara uğrarım.
Evladım dün gece rüyalarıma girdin,iyimisin.
İyiyim baba iyiyim şimdi araba kullanlyorum,seni sonra ararım.
Evladım ne zaman arasam işim var,yoğunsun seni çok özledim,ne zaman görüşeceğiz.
Of Baba Of Ya..
Alıntı..
Oflamadan büyük fedarkarlılıklar her dediğimizi yapan cefakar canımızın içi,
yoku var eden sevgiyi küçük yüreğinde koçaman yapan
Babalar Günü Kutlu olsun..
8 Mayıs 2010 Cumartesi
ANNELER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN ARKADAŞLAR....
ANAMI ARIYORUM..
Senden ayrı senden uzak
Yersiz göksüz gibiyim
Hem analı hem babalı
Hem öksüz gibiyim
Annecim, biriciğim.. Sonsuz sevgini, bitmez tükenmez sabrını ancak anne olunca anlayabildim.. Seçme şansım olsaydı yine senin annem olmanı istedim.. Seni çok seviyorum yanımda olmasanda.. Anneler günün kutlu olsun...
Canım Arkadaşlarım Anneler Gününüz Kutlu olsun...
26 Nisan 2010 Pazartesi
Türkiye İşçi Emeklileri Derneği için aidat adı altında ayda 18 lira kesildiği ortaya çıkmıştı.Üç aydan bu yana süren haber takibi sonucunda nihayet listeler yayınlandı.
Yüzbinlerce emekliye müjde
Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği'ne, üyelerinin listesini açıklaması için talimat verdi.
Dernek sonunda üyelerin isim ve soyisimlerini yayınlamaya başladı.
Şubat ayında Habertürk gazetesinden Ali Tezel'in yaptığı haberle gündeme gelen olayda yüzbinlerce emeklinin maaşından Türkiye İşçi Emeklileri Derneği için aidat adı altında ayda 18 lira kesildiği ortaya çıkmıştı.
Türkiye'de toplamda 770 bin emeklinin maaşından yapılan bu kesintilerle Türkiye İşçi Emeklileri Derneği'nin kasasına son 3 yılda 30 milyon TL girdi.
Üç aydan bu yana süren haber takibi sonucunda nihayet listeler yayınlandı.
ÜYELERİN LİSTESİ İÇİN TIKLAYIN
http://www.tied.org.tr/uyeler_listesi.htm
http://www.ensonhaber.com/yuzbinlerce-emekliye-mujde.html
İsmi açıklanan binlerce emeklinin hangi koşullar altında derneğe üye yapıldığını ve yıllardan beri kesilen paraların nerelerde harcandığının takibi ise sürmeye devam edecek.
Arkadaşlar şehirler ve emeklilerin isimleri burda ..
Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği'ne, üyelerinin listesini açıklaması için talimat verdi.
Dernek sonunda üyelerin isim ve soyisimlerini yayınlamaya başladı.
Şubat ayında Habertürk gazetesinden Ali Tezel'in yaptığı haberle gündeme gelen olayda yüzbinlerce emeklinin maaşından Türkiye İşçi Emeklileri Derneği için aidat adı altında ayda 18 lira kesildiği ortaya çıkmıştı.
Türkiye'de toplamda 770 bin emeklinin maaşından yapılan bu kesintilerle Türkiye İşçi Emeklileri Derneği'nin kasasına son 3 yılda 30 milyon TL girdi.
Üç aydan bu yana süren haber takibi sonucunda nihayet listeler yayınlandı.
ÜYELERİN LİSTESİ İÇİN TIKLAYIN
http://www.tied.org.tr/uyeler_listesi.htm
http://www.ensonhaber.com/yuzbinlerce-emekliye-mujde.html
İsmi açıklanan binlerce emeklinin hangi koşullar altında derneğe üye yapıldığını ve yıllardan beri kesilen paraların nerelerde harcandığının takibi ise sürmeye devam edecek.
Arkadaşlar şehirler ve emeklilerin isimleri burda ..
6 Nisan 2010 Salı
SİZ HANGİ GELİNSİNİZ..ARKADAŞLAR..
TÜM ARKADAŞLARIMI MİMLİYORUM AMA CEVAPLARINIZI BENİM SAYFAMA YAZMANIZ LAZIM..SİZ HANGİ GELİNSİNİZ..
SİZ HANGİ GELİNSİNİZ..
Gelin-i Muazzama
Bu gelin çeşidinin melekten kanadı eksiktir, sayısı soyu tükenmekte olan kelaynaklardan da azdır. Özelliklerinin en başında marifetleri gelir. On parmağında her parmak başına 100 marifet düşer. Temiz, titiz, güler yüzlüdür ve mutfakta muhteşemdirler. Kocasına itaatkar, gelirine kanaatkar, bollukta sefak......ar, yoklukta cefakar, yavrularına fedakar, kayınvalide ve kayınpederine hürmetkar, eşinin tüm sülalesine hizmetkar, kendi ailesine vefakardır. Anlaşılacağı üzere böyle bir gelin sahibi olmak herkes için her açıdan karlıdır.
Çalışan Gelin
Genelde tahsillilerdir, eşine ekonomik destek için “hayat müşterektir” ilkesiyle hareket ederler. En sevdikleri dizeler “Çocuk da yaparım kariyer de” sözlerinden oluşur. Hem işe hem eve yetişirler, cebbar cevahir bir yapıları vardır. Planlı programlı hayat sürerler, hafta içi gelen misafirleri sevmezler. Kayınvalideleri ile sık görüşemedikleri için güller gibi geçinirler. Çocuklarının bakımı için her iki tarafın kayınvalideleriyle iyi geçiniyor olmasının ayrıca önemi vardır.
Hürrem Sultan Gelin
Bu tür gelinlerin ilm-i siyaseti çok gelişmiştir. Tüm siyasetlerini kocaları üzerinden yürütürler kayınvalideleri ile sıcak cephe savaşına girmezler. Eve yardımcı tutup tüm temizliği ona yaptırıp akşama eşine “Bütün evi tek başıma temizledim” diyerek nazlanma örneği beynelmilel tavırlarıdır. Kocaları tarafından el üstünde tutulurlar. Hayatlarından memnundurlar. Kayınvalideleri bu gelinlerle başta mücadele etse de bir süre sonra gelinin yapacağı küçük bir operasyonla etkisiz hale getirilir, köşeye sinmek suretiyle pes eder.
Sarımsak Gelin
Adını bir özdeyişten alır. “Sarımsağı gelin etmişler kırk gün kokusunu çıkarmamış” sözü itibariyle anlaşılacağı üzere bu gelin çeşidi dünürcülük, söz, nişan gibi nikah tarihine kadar olan bütün zamanlarda her yönden tercih edilen özellikler sunar. Ancak nikah töreni sonrasında işlerde ciddi bir değişim olur. O ilk zamanlardaki melek gelin adayının yerinde yeller esiyordur. Dışardan anlamak mümkün değildir. Zira kendilerinin teatral yönleri pek kuvvetlidir ve en iyi kadın oyuncu dalında Oscar ödülünü hak ederler. Bu tarz maharetlerle donanmış gelin karşısında duanın gücüne sığınılmasından başka çare yoktur. Çocuk yaptıktan sonra davranışlarındaki şiddet giderek artar.
Okumuş, beceriksiz, çalışan gelin
Bu gelin türü çoğunlukla bir evin bir kızıdır. Annesi tarafından nazlı bir şekilde büyütüldüğünden ev işlerine alıştırılmamıştır. Dolayısıyla temizlik ve yemek yapımından bihaberdir. Mutfağa girdiğinde bir UFO gibi hareket ederler, hiçbir mutfak araç ve gerecine aşinalığı yoktur. Çoğunlukla kendi yetersizliğinin farkında olduğundan kocasının sülalesine karşı bu boynu büküklüğünü iyi tavırlarıyla telafi etmeye çalışır. Geçimlidir, yeni aileye çabuk kaynar. Zamanla edineceği tecrübeler sonucu mutfak dünyasına bir yıldız gibi doğması muhtemeldir. Bu gelin türü gereken donanıma sahip olduğunda evin her işine koşturacaktır, yeter ki kendisine yol gösterecek iyi niyetli bir kayınvalideye düşsün.
Kül kedisi gelin
Bir üstte incelediğimiz gelin çeşidinin aksine bu gelinler anneleri tarafında evlilik hayatı için yetiştirilir. İlkokul çağlarından itibaren yemek yapar, dantel öğrenmesi de yine aynı tarihlere tekabül eder. Milyonlarca parçadan oluşan kendi ördüğü yatak örtüleri ve masa örtüleri ile mükellef bir çeyize sahiptir. Genelde ev hanımı olurlar ve titizlerdir. Günlük olarak halı silmek gibi takıntıları vardır. Çocukluktan gelen anne telkiniyle eşinin sülalesine karşı neye maruz kalırsa kalsın sesini çıkarmaz. Hafazanallah kayınvalide ya da Kösem Sultan türü kayınvalideye düşerse hayat felsefesi kan kussa da “kızılcık şerbeti içtim” demektir. Sevincini, kederini, hırsını, sinirini temizlik yaparak giderir.
Hafazanallah Gelin
Bu gelin tipleri de hafazanallah kayınvalideler gibi kaleme almaya dahi korktuğum bir gelin türüdür. Başında olanlara Rabbim’den sabır ve doktor kontrolünde anti-depresan öneririm. Bu gelinler sarımsak gelinler ile benzeşirler. Hafazanallah gelinler de tıpkı sarımsak gelinler gibi Oscar ödülüne layıktırlar ancak arada bir fark vardır: Sarımsak gelin en iyi oyuncu ödülünü, hafazanallah gelin en iyi senaryo, yönetmen gibi kamera arkası ödüllerini alır. Zira bu hanımlar işlerini saman altından yürütürler.
Gelin oldum yaktım kınamı
Dişi kuşum, yapmalıyım yuvamı
Kayınvalideyle iyi tutarsam aram
Küstürmem kendime kocamı..Alıntı..
SİZ HANGİ GELİNSİNİZ..
Gelin-i Muazzama
Bu gelin çeşidinin melekten kanadı eksiktir, sayısı soyu tükenmekte olan kelaynaklardan da azdır. Özelliklerinin en başında marifetleri gelir. On parmağında her parmak başına 100 marifet düşer. Temiz, titiz, güler yüzlüdür ve mutfakta muhteşemdirler. Kocasına itaatkar, gelirine kanaatkar, bollukta sefak......ar, yoklukta cefakar, yavrularına fedakar, kayınvalide ve kayınpederine hürmetkar, eşinin tüm sülalesine hizmetkar, kendi ailesine vefakardır. Anlaşılacağı üzere böyle bir gelin sahibi olmak herkes için her açıdan karlıdır.
Çalışan Gelin
Genelde tahsillilerdir, eşine ekonomik destek için “hayat müşterektir” ilkesiyle hareket ederler. En sevdikleri dizeler “Çocuk da yaparım kariyer de” sözlerinden oluşur. Hem işe hem eve yetişirler, cebbar cevahir bir yapıları vardır. Planlı programlı hayat sürerler, hafta içi gelen misafirleri sevmezler. Kayınvalideleri ile sık görüşemedikleri için güller gibi geçinirler. Çocuklarının bakımı için her iki tarafın kayınvalideleriyle iyi geçiniyor olmasının ayrıca önemi vardır.
Hürrem Sultan Gelin
Bu tür gelinlerin ilm-i siyaseti çok gelişmiştir. Tüm siyasetlerini kocaları üzerinden yürütürler kayınvalideleri ile sıcak cephe savaşına girmezler. Eve yardımcı tutup tüm temizliği ona yaptırıp akşama eşine “Bütün evi tek başıma temizledim” diyerek nazlanma örneği beynelmilel tavırlarıdır. Kocaları tarafından el üstünde tutulurlar. Hayatlarından memnundurlar. Kayınvalideleri bu gelinlerle başta mücadele etse de bir süre sonra gelinin yapacağı küçük bir operasyonla etkisiz hale getirilir, köşeye sinmek suretiyle pes eder.
Sarımsak Gelin
Adını bir özdeyişten alır. “Sarımsağı gelin etmişler kırk gün kokusunu çıkarmamış” sözü itibariyle anlaşılacağı üzere bu gelin çeşidi dünürcülük, söz, nişan gibi nikah tarihine kadar olan bütün zamanlarda her yönden tercih edilen özellikler sunar. Ancak nikah töreni sonrasında işlerde ciddi bir değişim olur. O ilk zamanlardaki melek gelin adayının yerinde yeller esiyordur. Dışardan anlamak mümkün değildir. Zira kendilerinin teatral yönleri pek kuvvetlidir ve en iyi kadın oyuncu dalında Oscar ödülünü hak ederler. Bu tarz maharetlerle donanmış gelin karşısında duanın gücüne sığınılmasından başka çare yoktur. Çocuk yaptıktan sonra davranışlarındaki şiddet giderek artar.
Okumuş, beceriksiz, çalışan gelin
Bu gelin türü çoğunlukla bir evin bir kızıdır. Annesi tarafından nazlı bir şekilde büyütüldüğünden ev işlerine alıştırılmamıştır. Dolayısıyla temizlik ve yemek yapımından bihaberdir. Mutfağa girdiğinde bir UFO gibi hareket ederler, hiçbir mutfak araç ve gerecine aşinalığı yoktur. Çoğunlukla kendi yetersizliğinin farkında olduğundan kocasının sülalesine karşı bu boynu büküklüğünü iyi tavırlarıyla telafi etmeye çalışır. Geçimlidir, yeni aileye çabuk kaynar. Zamanla edineceği tecrübeler sonucu mutfak dünyasına bir yıldız gibi doğması muhtemeldir. Bu gelin türü gereken donanıma sahip olduğunda evin her işine koşturacaktır, yeter ki kendisine yol gösterecek iyi niyetli bir kayınvalideye düşsün.
Kül kedisi gelin
Bir üstte incelediğimiz gelin çeşidinin aksine bu gelinler anneleri tarafında evlilik hayatı için yetiştirilir. İlkokul çağlarından itibaren yemek yapar, dantel öğrenmesi de yine aynı tarihlere tekabül eder. Milyonlarca parçadan oluşan kendi ördüğü yatak örtüleri ve masa örtüleri ile mükellef bir çeyize sahiptir. Genelde ev hanımı olurlar ve titizlerdir. Günlük olarak halı silmek gibi takıntıları vardır. Çocukluktan gelen anne telkiniyle eşinin sülalesine karşı neye maruz kalırsa kalsın sesini çıkarmaz. Hafazanallah kayınvalide ya da Kösem Sultan türü kayınvalideye düşerse hayat felsefesi kan kussa da “kızılcık şerbeti içtim” demektir. Sevincini, kederini, hırsını, sinirini temizlik yaparak giderir.
Hafazanallah Gelin
Bu gelin tipleri de hafazanallah kayınvalideler gibi kaleme almaya dahi korktuğum bir gelin türüdür. Başında olanlara Rabbim’den sabır ve doktor kontrolünde anti-depresan öneririm. Bu gelinler sarımsak gelinler ile benzeşirler. Hafazanallah gelinler de tıpkı sarımsak gelinler gibi Oscar ödülüne layıktırlar ancak arada bir fark vardır: Sarımsak gelin en iyi oyuncu ödülünü, hafazanallah gelin en iyi senaryo, yönetmen gibi kamera arkası ödüllerini alır. Zira bu hanımlar işlerini saman altından yürütürler.
Gelin oldum yaktım kınamı
Dişi kuşum, yapmalıyım yuvamı
Kayınvalideyle iyi tutarsam aram
Küstürmem kendime kocamı..Alıntı..
7 Mart 2010 Pazar
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN ARKADAŞLAR...
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
Kadın
Ruhu düşleri kadar engin
Teni dağ esintilerinden ılık
Yüreği okyanus tınısı
yarınları yoğuran ellerinin her bir tırnağında ayrı bir hatıra
her bir tencerede yeni bir hatır
bakışının değdiği yerde umut
sesinin çınladığı her bir kulakta öğüt
kadın
nasırlı ellerinde bebesini yoğuran
kadın
ağıdıyla gülüşlü yarınları var kılan
kadın
işinde köle,
kadın
evinde hizmetçi
kadın
amelinde efendi
kadın
yarın..
-Aslı Şahin-
26 Şubat 2010 Cuma
BİZ ÜÇ KADINI ADAM GİBİ SEVEMEDİK..
Biz erkekler bu üç kadını adam gibi sevmesini beceremedik,
Ne anamıza candan bir evlat,
Ne eşimize candan bir koca,
Ne de kızımıza candan bir baba olduk.
Yıllarca üzerimizde emeği olan, her an her yaşta üzerimize titreyen, gözünde her zaman bebeği olduğumuz, Eve geç geldiğimizde uyumadığını gördüğümüz, okuldan dönerken sokak ortasında gözleri bizi arayan, her davranışımıza sabır gösteren ve kırılmayan, bizim dertlerimize bizden daha çok üzülen, bizim için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan ANNELERİMİZ…
Ve annelerimizin elinden devralıp hayatımıza anlam katan hayattaki en güzel dostumuz ve en tatlı arkadaşımız, helalimiz, hayat ortağımız, Çocuklarımızın annesi… Sıkıntılı anımızda başucumuzda gördüğümüz tek yardımcımız, Mutlulukta ve sıkıntılarda tek paylaşıcımız, hayatımızın rengi, en güzel şiirimiz, hayatımızın olmazsa olmazı, en büyük destekçimiz… EŞİMİZ…
Birde prensesimiz… Bize sevdalı bir yürek… Hayatında ilk erkeği olduğumuz gülümüz… Akşamları bizi sabırsızlıkla bekleyen ellerimize bakan sevgi dolu bir çift göz… Her zaman ve her yaşta yanında olacağımızı bilen bize güvenen ve bununla gurur duyan bir tanemiz… Öcülerden ve cadılardan koruyan kahramanı olduğumuz, bize koruyucu melek gözü ile bakan; onun bize, bizimde ona âşık olduğumuz KIZIMIZ…
Bunlar can, bunlar canan, bunlar hayatın bizzat kendi, hayatın anlamı, bizleri yüreklerine baş tacı yapan, değerleri dünyalık ölçülerle tartılmayan üç güzel insan…
Bu üç kadını sevgilerin en yoğunu ile sevmek için düşünmeye gerek yok, bir neden aramaya gerek yok,
Sevmemiz için annemiz eşimiz ve kızımız olması yeterli…
Ama biz bizi herkesten çok seven bu kadınları adam gibi sevmesini beceremedik.
Hep erkek rolünü oynadık…
Belki de çok sevdik ama bir türlü sevgimizi ifade edemedik utandık, yakışmaz dedik…
Masmavi düşlerinin altındaki sandalyeye tekme vurduk.
Yüreğimizden çıkan sevgi sözcüklerini dudaklarımızı kapayarak ağzımızın içine hapsettik; söylemedik, erkekliğe sığdıramadık.
Bal aldığımız çiçeğimizin kıymetini bilemedik.
Üzerimizde emeği olan bizim biz olmamızı sağlayan yegâne varlıklara, her şeyimiz olan kadınlara bize verdikleri sevginin yarısı kadar dahi sevgi veremedik…
…Neden eşimize küçücük bir hediye almak bize ağır geldi
Annemizin hatırını sormak ve gönlünü almak için telefon açmamızı neydi engelleyen,
Kızımıza içten sarılıp öpüp koklamamıza hangi güç karşı çıkıyordu…
Neden herkesten fazla onlara güler yüz göstermedik.
Neden seni seviyorum demedik,
Ellerimizden kayıp gitmeden,
Hayal dünyamızın üç tane nadide yaprağı düşmeden…
Sorguladıkça nedenini bizde bilemedik…
Onlarda bilemedi yüreğimizdeki sevginin bağbozumu zamanını…
Bazen de sevdik ama orantı kuramadık yüzümüze gözümüze bulaştırdık…
Ya annemizi çok sevip eşimizi boşladık…
Ya eşimizi çok sevip annemize ilgisiz kaldık…
Bilemedik sevginin soyut bir kavram olduğunu,
Herkesi sevmeye yetecek kadar bir yüreğimiz olduğunu
Ve tonlarca ağırlıkta sevgiyi taşıyabileceğini…
…Ruhumuzdaki dalgalarda gemilerini alabora etsek de,
Onlar bizi karşılıksız hiçbir menfaat gözetmeden seviyorlar...
Oğlu olduğumuz için,
Eşi olduğumuz için,
Babası olduğumuz için,
Eğer onların bu sevgilerine karşılık birazcık emek harcasaydık,
Bakışlarımıza bahar mevsimini getirseydik,
Yani demem o ki sevgilerini hak etseydik…
Bu üç kadında bizim için canını verirdi…
Dedim ya biz bu üç kadını adam gibi sevmesini beceremedik…
MEHMET ORHAN DURDU
Arkadaşlar güzel bir yazı okudukca içindekileri neler var anlamı büyük
evet sevdiğimiz kişiye seni seviyorum diyemiyoruz cekingenlik var hala bazılarımızda diyorum ama.
yetiştirme tarzından ortamdan olabilir .yazIyi okuyan erkekler icinde kacI kendini görebilir,
ya da kac tanesi de, ben de bu erkeklerden biriyim
der,diye acep itirafta bulunur ?
Ya da tekrar herseyi bir gözden gecirip,
tekrar keske söye keske böyle diye diye .....
Ne anamıza candan bir evlat,
Ne eşimize candan bir koca,
Ne de kızımıza candan bir baba olduk.
Yıllarca üzerimizde emeği olan, her an her yaşta üzerimize titreyen, gözünde her zaman bebeği olduğumuz, Eve geç geldiğimizde uyumadığını gördüğümüz, okuldan dönerken sokak ortasında gözleri bizi arayan, her davranışımıza sabır gösteren ve kırılmayan, bizim dertlerimize bizden daha çok üzülen, bizim için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan ANNELERİMİZ…
Ve annelerimizin elinden devralıp hayatımıza anlam katan hayattaki en güzel dostumuz ve en tatlı arkadaşımız, helalimiz, hayat ortağımız, Çocuklarımızın annesi… Sıkıntılı anımızda başucumuzda gördüğümüz tek yardımcımız, Mutlulukta ve sıkıntılarda tek paylaşıcımız, hayatımızın rengi, en güzel şiirimiz, hayatımızın olmazsa olmazı, en büyük destekçimiz… EŞİMİZ…
Birde prensesimiz… Bize sevdalı bir yürek… Hayatında ilk erkeği olduğumuz gülümüz… Akşamları bizi sabırsızlıkla bekleyen ellerimize bakan sevgi dolu bir çift göz… Her zaman ve her yaşta yanında olacağımızı bilen bize güvenen ve bununla gurur duyan bir tanemiz… Öcülerden ve cadılardan koruyan kahramanı olduğumuz, bize koruyucu melek gözü ile bakan; onun bize, bizimde ona âşık olduğumuz KIZIMIZ…
Bunlar can, bunlar canan, bunlar hayatın bizzat kendi, hayatın anlamı, bizleri yüreklerine baş tacı yapan, değerleri dünyalık ölçülerle tartılmayan üç güzel insan…
Bu üç kadını sevgilerin en yoğunu ile sevmek için düşünmeye gerek yok, bir neden aramaya gerek yok,
Sevmemiz için annemiz eşimiz ve kızımız olması yeterli…
Ama biz bizi herkesten çok seven bu kadınları adam gibi sevmesini beceremedik.
Hep erkek rolünü oynadık…
Belki de çok sevdik ama bir türlü sevgimizi ifade edemedik utandık, yakışmaz dedik…
Masmavi düşlerinin altındaki sandalyeye tekme vurduk.
Yüreğimizden çıkan sevgi sözcüklerini dudaklarımızı kapayarak ağzımızın içine hapsettik; söylemedik, erkekliğe sığdıramadık.
Bal aldığımız çiçeğimizin kıymetini bilemedik.
Üzerimizde emeği olan bizim biz olmamızı sağlayan yegâne varlıklara, her şeyimiz olan kadınlara bize verdikleri sevginin yarısı kadar dahi sevgi veremedik…
…Neden eşimize küçücük bir hediye almak bize ağır geldi
Annemizin hatırını sormak ve gönlünü almak için telefon açmamızı neydi engelleyen,
Kızımıza içten sarılıp öpüp koklamamıza hangi güç karşı çıkıyordu…
Neden herkesten fazla onlara güler yüz göstermedik.
Neden seni seviyorum demedik,
Ellerimizden kayıp gitmeden,
Hayal dünyamızın üç tane nadide yaprağı düşmeden…
Sorguladıkça nedenini bizde bilemedik…
Onlarda bilemedi yüreğimizdeki sevginin bağbozumu zamanını…
Bazen de sevdik ama orantı kuramadık yüzümüze gözümüze bulaştırdık…
Ya annemizi çok sevip eşimizi boşladık…
Ya eşimizi çok sevip annemize ilgisiz kaldık…
Bilemedik sevginin soyut bir kavram olduğunu,
Herkesi sevmeye yetecek kadar bir yüreğimiz olduğunu
Ve tonlarca ağırlıkta sevgiyi taşıyabileceğini…
…Ruhumuzdaki dalgalarda gemilerini alabora etsek de,
Onlar bizi karşılıksız hiçbir menfaat gözetmeden seviyorlar...
Oğlu olduğumuz için,
Eşi olduğumuz için,
Babası olduğumuz için,
Eğer onların bu sevgilerine karşılık birazcık emek harcasaydık,
Bakışlarımıza bahar mevsimini getirseydik,
Yani demem o ki sevgilerini hak etseydik…
Bu üç kadında bizim için canını verirdi…
Dedim ya biz bu üç kadını adam gibi sevmesini beceremedik…
MEHMET ORHAN DURDU
Arkadaşlar güzel bir yazı okudukca içindekileri neler var anlamı büyük
evet sevdiğimiz kişiye seni seviyorum diyemiyoruz cekingenlik var hala bazılarımızda diyorum ama.
yetiştirme tarzından ortamdan olabilir .yazIyi okuyan erkekler icinde kacI kendini görebilir,
ya da kac tanesi de, ben de bu erkeklerden biriyim
der,diye acep itirafta bulunur ?
Ya da tekrar herseyi bir gözden gecirip,
tekrar keske söye keske böyle diye diye .....
25 Şubat 2010 Perşembe
KANDİLİNİZ MUBAREK OLSUN..ARKADAŞLAR..
Gül sevginin tacıdır o yüzden her bahar gülle taçlanır, o gül ki Muhammed (SAV)\'ı anlatır. Muhammed (SAV)\'ı anlayana gül koklatılır, gül kokulu KANDİLİNİZ MÜBAREK olsun. Arkadaşlar..
13 Şubat 2010 Cumartesi
ARKADAŞLAR SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN..
Arkadaşlar SEVGİLİLER gününüz kutlu olsun..
Her sabah uyandığımda yaptığım ilk şey seni düşünmek
Her gece gözlerimi kapatınca yaptığım son şey seni düşünmek
Sen benim her düşüncemde ve her nefes alışımdasın
Yaptığım herşeyde sana olan duygularım güçleniyor
Seni seviyorum demek istiyorum ama en zor yerine varıyorum
Bu yüzden sana verebilecek herşeyimi, KALBİMİ VERİYORUM
SEVGİLİLER GÜNÜN KUTLU OLSUN ...34..Yıllık Sevgili Hayat arkadaşım Dert ortağım.Eşim.....
10 Şubat 2010 Çarşamba
BİR FİNCAN KAHVENİN KIRK YIL HATIRI VARDIR..
Bir Fincan Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Vardır atasözünün anlamı, açıklaması ..Arkadaşlar...
Bu atasözüyle anlatılmak istenen, yapacağınız bir iyiliğin kolay kolay unutulmayacağıdır. Bazı insanlar bu tür davranışlara çok değer verirler. Kendilerine bir kişi iyilik yaptığında bunu unutmazlar. En kısa zamanda gördükleri iyilik karşısında, iyilik yapana yardım etmek için fırsat kollarlar. İyilik yapan kişi belkide yaptığı iyiliği hiç önemsemez, basit bir şey gibi görür. Ancak karşısında ki buna çok değer verir.
Bu atasözüyle ilgili bir çok hikaye anlatılmaktadır. Bunlardan birini az çok hatırlıyorum. Küçük bir çocuk bir kapı çalar ve o evdeki hanımda kendisine bir bardak süt ikram etmişti. Çocuk bunu hiç unutmamıştı. Büyüdüğünde doktor olan çocuğa, bir bardak süt veren hanım hasta olarak gitmişti. Ameliyat olması gerekiyordu. Doktor ameliyatını yapıp, hastalığı önlemeyi başarmış yapılan bu ameliyatın ücreti olarakta küçük bir not düşmüştü "ücreti bir bardak süt karşılığında ödenmiştir."Alıntı..
İşte hayat böyledir. Kimine bin kez iyilik yaparsınız ama size zarar verir, kimine de önemsenmeyecek kadar küçük bir iyilik yaparsınız ama kişi bu iyiliği asla unutmaz ve ilk fırsatta o da size iyilik yapmak için çaba harcar arkadaşlar..
25 Ocak 2010 Pazartesi
ARKADAŞLAR KÖPEĞİM HIRCINIM BU GÜN ÖLDÜ ONU EBEDİYEN KAYBETTİM..
Bu 9 aylık gecen hafta çektiğim resmiydi.UYURKEN.
bu da 2 aylık resimleriydi Güzel hırcınım...
Arkadaşlar bu gün çok üzgünüm birtaneçik Çin Aslanı köpeğim HIRCINI kaybettik gençlik hastalığı dedi veterinerler kurtaramadılar bizim neşe kaynağımızdı çok akıllı sevecen komşularım bile üzüldüler hırcınıma .
ben gidemedim hastanede morgda oğlum halled,cek işleri ..Biriçik Hırcınım benim..
bu da 2 aylık resimleriydi Güzel hırcınım...
Arkadaşlar bu gün çok üzgünüm birtaneçik Çin Aslanı köpeğim HIRCINI kaybettik gençlik hastalığı dedi veterinerler kurtaramadılar bizim neşe kaynağımızdı çok akıllı sevecen komşularım bile üzüldüler hırcınıma .
ben gidemedim hastanede morgda oğlum halled,cek işleri ..Biriçik Hırcınım benim..
19 Ocak 2010 Salı
Vergi Oranı %70 - 80 ! BAZI TÜKETİM MALLARINDA VERGİ YÜKÜ..
Maliye’nin eli cebimize daldı dolaylı vergiler yüzde 80’i buldu
2010 bütçesine göre, vatandaştan bu yıl çeşitli adlar altında yaklaşık 193.5 milyar TL vergi toplanacak. Bu rakamın 42.9 milyar lirası Gelir Vergisi, onun da büyük bölümü işçi ve memur gibi ücretlilerdin maaşından ay başında yani peşin kesiliyor.
Benzin vergisi
Vergi gelirinin önemli bölümü dolaylı vergilerden elde edilecek. Devlet 2010’da tütün mamullerinden 16 milyar 417 milyon 469 bin lira; alkollü içkilerden 2 milyar 166 milyon 762 bin TL; motorlu taşıt araçlarından 3 milyar 803 milyon 146 bin TL; akaryakıt ürünleri ve doğalgaz kullanımından 30 milyar 695 milyon 331 bin TL vergi kesecek. Holding sahipleri, doktor, avukat gibi serbest meslek erbabı ile faiz geliri elde edenler ve diğer beyannameli gelir vergisi mükelleflerinin ödeyeceği vergi ise sadece 2 milyar 283 milyon TL. 2010’da toplanacak kurumsal vergisi de 20 milyar 71 milyon TL.
Rakının vergisi
Vergi tutarı 5 liralık sigarada 3.91 lira, 4.5 liralık sigara da 3.52 lira olarak belirleniyor. 29.9 liraya satılan 70’lik rakıdan 12.47 lira ÖTV, 4.56 lira KDV alınıyor. Böylece rakıda toplam vergi 17 lira 3 kuruşu, vergi yükü yüzde 56.97’yi buluyor. KDV ve ÖTV tutarları, motorlu taşıtlar ve akaryakıt fiyatları içinde de önemli bir yekün tutuyor. 1600 cc’lik ve 2000 cc’lik motorlu taşıtlardaki vergi yükü yüzde 38 ile 47 arasında değişiyor.
Otonun yarısı vergi
1600 motor hacimli otomobilin vergi öncesi 30 bin 221 lira olan fiyatı vergilerle 49.6 bin liraya yükseliyor. Bu otomobil için 11 bin 181.9 lira ÖTV, 7 bin 452.6 lira KDV ödüyoruz. 324 liralık Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ve plaka ücreti eklenince toplam vergisi 18 bin 958,5 liraya ulaşıyor. Böylece bu araçta vergi yükü yüzde 38.2’ye ulaşıyor. 2000 motor hacimli otomobilde ise vergi yükü yüzde 47. Vergi öncesi fiyatı 54 bin 69 lira olan oto, 103 bin 400 liraya geliyor.
Hürriyet
Arkadaşlar bu vergiler her türlü etkiliyor yaşantımızı ev telofonumuz 5 lira geliyor 20 lira ödüyorum.
Ancak bununla birlikte İMF vs borçlanma olaylarını bitirmemiz gerekir, Ülkenin tüm kazançlarının faizlere gitmesi borç altında ezilmemizi sağlıyor.arkadaşlar..
BedavaBedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.
Orhan Veli Kanık
15 Ocak 2010 Cuma
BİR BARDAK ÇAY DEYİP GEÇMEYİN..
Bir bardak Çay
Bir bardak Çay deyip geçmeyin
Aslında birçok gerçegi gösterir hayatımızdan bir kesittir.
İsterseniz başlayalım
Çayın Alt Demliği
"KAYNANADIR"
Sürekli Kaynar Durur.
Hatta: Dikkat edilmezse TAŞABİLİR
Üst demlik
" GELİNDİR"
Alt demlik kaynadıkça onunda Hareketi artar.
Ama Zamanla da Olgunlaşır ve Demlenir.... ...
" DAMAT “ ise
BARDAKTIR
Her iki Çaydanlıktanda da
Yeterince Nasibini Alır.
Biraz Kaynana Doldurur onu;
Birazda Gelin...
Denge Unsurudur.
Açık yada Demli çayın Hoşa gitmemesi
Bundandır.... .
"ÇOCUKLAR"
ÇAYIN ŞEKERİDİR.
Tat verir.
Çok Şeker
Çayın Lezzetini Bozar.
Şekersiz Çaya alışanlara ise
Bir tanesi bile...
Fazla Gelir.....
"GÖRÜMCE" ise
ÇAY KAŞIĞI “ dır.
Arada Bir gelir; Karıştırıp Gider....
"KAYINPEDERE GELİNCE" oda
ÇAY TABAĞI "dır.
Çayın Demine, Suyuna Karışmaz;
Bir Kenarda Lök Gibi Oturur.
Sadece Dökülenleri Toplar ve
Çevreye zarar vermesini engeller.
Ancak; Ara sıra boşaltılması gerekir,
Yoksa Taşıp Herşeyi Berbat edebilir.
"ÇAY SÜZGECİ"
Ailenin Sahip olduğu Değerlerdir.
Aileyi Dış Müdahalelerden Korur.
Delikler Büyük olursa !
Çayın Tadı Kaçar.
Suyu Isıtan "ATEŞ" ise
HOŞGÖRÜDÜR...O
Olmadan Çayda Olmaz.
KISACASI
Bir bardak çay ailedir
Ve ağız tadıyla içilen bir bardak çayın
Üstüne yoktur
BU yaziyi bloglarda gordum begendim.Bende paylasmak istedim.Arkadaşlar..Alıntı..
11 Ocak 2010 Pazartesi
EVLİYA..
EVLİYA
Yaşlı adamın hastalığına çare bulunamayınca,
kendisine evliya denilen birinin adresini vermişler.
Söylenenlere göre en ağır hastalar o zatın duasıyla
iyileşebiliyormuş. İhtiyar adam verilen adresi
Çaresizlik içinde cebine atýp doktorun yanından
ayrıldığında, SOKAĞIN köşesinde simit satan 6-7
yaşlarındaki bir çocuğa rastladı. Çocuk oğlu
derece masum gözlerle kendisine bakıyor
ve onu tanıyormuş gibi gülümsüyordu.
Adam, o yastaki çocukların tamamen günahsız
olduğunu düşünerek yoluna devam ederken,
aniden duruverdi. Simitçinin üzerindeki eski
tişörtün üzerinde bir "E" harfi yazılıydı. Ve bu
"E" mutlaka evilyanın "E" si olmalıydı ...
Aradığı evliyaya bu kadar çabuk ulaşmanın
heyecanıyla yanına gidip bir simit aldıktan sonra;
- "Doktorlar benim hasta olduğumu söylediler,"
dedi. "İyileşmem için bana dua eder misin?"
Çocuk bu teklif karşısında şaşırmışa benziyordu.
Kafasını olur der gibi sallarken;
- "Bende sık sık hastalanıyorum," diye karşılık verdi.
"Ama Dedem, Allaha inananların ölünce yıldızlara
uçtuklarını ve orada cenneti seyrettiklerini söylüyor.
Bu yüzden korkmuyorum hastalıklardan. "
Adam içinin bir anda ferahladığını hissetti. Onun
soğuktan moraran Yanaklarına bir öpücük kondururken;
- "Deden çok doğru söylemiş," dedi.
"Ama ben yine de yardım istiyorum senden."
Çocuk, duasının kıymetini anlamış gibiydi. Karşı
kaldırımdan geçmekte olan baloncuyu gösterek;
- "Size dua edeceğim" diye cevap verdi. "Ama eğer
iyileşirseniz, bana 10 tane balon alacaksınız, tamam mı? "
Bu sefer adam başını salladı. Fakat çocuk bu kadar
büyük bir hazineyi istemekle haksızlık yaptığına
hükmetmişti. Mahcubiyetten kızaran yanaklarını
elleriyle örtmeye çalışırken;
- "Uçan balon almanıza gerek yok," diye devam etti.
"Normalinden 10 tane istemiştim."
Adam elini uzatarak Çocukla tokalaştı. Anlaşma
nihayet yapılmış, ayrıntılara geçilmişti. Buna göre
hastalıktan kurtulması 6 ay sonraki ramazan halinde
bayramında Çocukla buluþacak ve her hangi bir sebeple
gelemediği takdirde, önceden hazırlanan balonların
ona ulaşmasını veya postalanmasını sağlayacaktı.
Adam küçük çocuğun adını ve adresini bir kâğıda
yazdıktan sonra, başını okşayarak onunla vedalaştı.
Aradan soğuk bir kış Geçip ramazana ulaşıldığında,
adamın hastalığından eser bile kalmamıştı. Hayata
tekrar dönmenin sevinciyle en güzel balonlardan
bir paket hazırladı ve Bayramın ilk gününü iple
Çekerek randevu yerine gitti. Küçüklerin cıvıl cıvıl
kaynaştığı bayram yerindeki diğer simitçiler,
çocuğu tanımıyordu. Adam onu biraz ilerdeki
Bakkala sorduğunda, dükkan sahibi;
- "Ciğerleri hastaydı yavrucağın," dedi.
"Geçen hafta aniden ölüverdi."
Adam bir anda beyninden vurulmuşa döndü.
Ve koşar adımlarla orayı terkederken, önüne
Çıkan ilk baloncuya bir tomar para uzatıp;
- "Şu uçan balonlardan 10 tane istiyorum," dedi.
"Çabuk ol, gecikmeden ulaşmalı yerine."
Adam, Satıcının aceleyle uzattığı balonların iplerini
birbirine düğümledikten sonra, onları besmeleyle
gökyüzüne bıraktı. Bayram yerindeki herkes gibi
baloncu da şaşkındı. Sonunda dayanamayıp;
- "Ne yaptığınızı anlayamadım." dedi.
"Neden bıraktınız onları öyle?"
Adam, nazlı nazlı yükselmekte olan balonları
buğulu gözlerle takip ederken;
- "Onları bekleyen küçücük bir dostum var,"
diye mırıldandı. "Hemde evliya gibi bir dost.
Balonları adresine postaladım sadece. "
Alıntı ..
Yaşlı adamın hastalığına çare bulunamayınca,
kendisine evliya denilen birinin adresini vermişler.
Söylenenlere göre en ağır hastalar o zatın duasıyla
iyileşebiliyormuş. İhtiyar adam verilen adresi
Çaresizlik içinde cebine atýp doktorun yanından
ayrıldığında, SOKAĞIN köşesinde simit satan 6-7
yaşlarındaki bir çocuğa rastladı. Çocuk oğlu
derece masum gözlerle kendisine bakıyor
ve onu tanıyormuş gibi gülümsüyordu.
Adam, o yastaki çocukların tamamen günahsız
olduğunu düşünerek yoluna devam ederken,
aniden duruverdi. Simitçinin üzerindeki eski
tişörtün üzerinde bir "E" harfi yazılıydı. Ve bu
"E" mutlaka evilyanın "E" si olmalıydı ...
Aradığı evliyaya bu kadar çabuk ulaşmanın
heyecanıyla yanına gidip bir simit aldıktan sonra;
- "Doktorlar benim hasta olduğumu söylediler,"
dedi. "İyileşmem için bana dua eder misin?"
Çocuk bu teklif karşısında şaşırmışa benziyordu.
Kafasını olur der gibi sallarken;
- "Bende sık sık hastalanıyorum," diye karşılık verdi.
"Ama Dedem, Allaha inananların ölünce yıldızlara
uçtuklarını ve orada cenneti seyrettiklerini söylüyor.
Bu yüzden korkmuyorum hastalıklardan. "
Adam içinin bir anda ferahladığını hissetti. Onun
soğuktan moraran Yanaklarına bir öpücük kondururken;
- "Deden çok doğru söylemiş," dedi.
"Ama ben yine de yardım istiyorum senden."
Çocuk, duasının kıymetini anlamış gibiydi. Karşı
kaldırımdan geçmekte olan baloncuyu gösterek;
- "Size dua edeceğim" diye cevap verdi. "Ama eğer
iyileşirseniz, bana 10 tane balon alacaksınız, tamam mı? "
Bu sefer adam başını salladı. Fakat çocuk bu kadar
büyük bir hazineyi istemekle haksızlık yaptığına
hükmetmişti. Mahcubiyetten kızaran yanaklarını
elleriyle örtmeye çalışırken;
- "Uçan balon almanıza gerek yok," diye devam etti.
"Normalinden 10 tane istemiştim."
Adam elini uzatarak Çocukla tokalaştı. Anlaşma
nihayet yapılmış, ayrıntılara geçilmişti. Buna göre
hastalıktan kurtulması 6 ay sonraki ramazan halinde
bayramında Çocukla buluþacak ve her hangi bir sebeple
gelemediği takdirde, önceden hazırlanan balonların
ona ulaşmasını veya postalanmasını sağlayacaktı.
Adam küçük çocuğun adını ve adresini bir kâğıda
yazdıktan sonra, başını okşayarak onunla vedalaştı.
Aradan soğuk bir kış Geçip ramazana ulaşıldığında,
adamın hastalığından eser bile kalmamıştı. Hayata
tekrar dönmenin sevinciyle en güzel balonlardan
bir paket hazırladı ve Bayramın ilk gününü iple
Çekerek randevu yerine gitti. Küçüklerin cıvıl cıvıl
kaynaştığı bayram yerindeki diğer simitçiler,
çocuğu tanımıyordu. Adam onu biraz ilerdeki
Bakkala sorduğunda, dükkan sahibi;
- "Ciğerleri hastaydı yavrucağın," dedi.
"Geçen hafta aniden ölüverdi."
Adam bir anda beyninden vurulmuşa döndü.
Ve koşar adımlarla orayı terkederken, önüne
Çıkan ilk baloncuya bir tomar para uzatıp;
- "Şu uçan balonlardan 10 tane istiyorum," dedi.
"Çabuk ol, gecikmeden ulaşmalı yerine."
Adam, Satıcının aceleyle uzattığı balonların iplerini
birbirine düğümledikten sonra, onları besmeleyle
gökyüzüne bıraktı. Bayram yerindeki herkes gibi
baloncu da şaşkındı. Sonunda dayanamayıp;
- "Ne yaptığınızı anlayamadım." dedi.
"Neden bıraktınız onları öyle?"
Adam, nazlı nazlı yükselmekte olan balonları
buğulu gözlerle takip ederken;
- "Onları bekleyen küçücük bir dostum var,"
diye mırıldandı. "Hemde evliya gibi bir dost.
Balonları adresine postaladım sadece. "
Alıntı ..
31 Aralık 2009 Perşembe
26 Aralık 2009 Cumartesi
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN ARKADAŞLAR..
Yeni yılda, her şeyin gönlünüzce olmasını diler, tüm beklentilerinizin gerçekleşmesini temenni ederim.Arkadaşlar Mutlu yıllar...
16 Aralık 2009 Çarşamba
ARKADAŞLAR ŞANS BİLETİ.
Arkadaşlar bu şanş biletini http://cocinaconcarino.blogspot.com/ Arkadaşım MARİSA gönderdi Bir makale yayıncılığı için son tarih: 24:00 (İspanyolca) 20 Aralık 2009 tarihinde am. Blok arkadaşlarımı ayıramıyorum isteyen burdan alır sayfalarında yayınlayabilir..
Bende hiç bir arkadaşımı ayırmıyorum isteyen çekiliş biletini alır ...
Bende hiç bir arkadaşımı ayırmıyorum isteyen çekiliş biletini alır ...
15 Aralık 2009 Salı
49. PORSELEN DEMLİK ÇAY SAATİ ETKİNLİĞİNE GÖNDERİYORUM..
49. PORSELEN DEMLİK ÇAY SAATİ ETKİNLİĞİNE
ALİME Arkadaşıma bisküvili pastamı gönderiyorum ..
MALZEMELER.
6 paket küçük kare bisküviler
3 tanesi kakoalı 3 tanesi kakoasız olucak.
hindistan cevizi.
ben pudingini kendim yapıyorum hazır almıyorum hazırda kakolalı pudinğ kullanabilirsiniz
KREMASI..
1 kg süt..
1 çorba kasesi şeker
vanılya.
2 kaşık mısır nışastası
YAPILIŞI.
sütü tenceremize koyalım kakoyu ayrı bir kapta yarım bardak suyla karıştıralım topak olmasın mısır nışastasınıda aynı işlem yapalım soğuk süte ekliyelim bir kase toz şekeride süte ekliyelim ocağımıza koyalım kaynamaya bırakalım devamlı karıştıralım dibini tutmasın topaklanmasın göz göz olana kadar pişirelim kıvama gelince oçaktan alalım uygun bir tepsinize yada bor camımıza bisküvilerimi bir kat dizelim üzerine pudingden ince bir karar dökelim üzerini kaşığımızla düzleyelim yeniden bisküvilerimizi dizelim aynı işlemi yapalım üzerine son kalan pudingle kapatalım hindistan ceviziyle süslüyelim ama istediğiniz şekildede süslüyebilirsiniz arzunuza kalmış bittikten sonra buzdolabızızda soğumaya bırakalım http://mutfaktasanat.blogspot.com/
AFİYET OLSUN...
ALİME Arkadaşıma bisküvili pastamı gönderiyorum ..
MALZEMELER.
6 paket küçük kare bisküviler
3 tanesi kakoalı 3 tanesi kakoasız olucak.
hindistan cevizi.
ben pudingini kendim yapıyorum hazır almıyorum hazırda kakolalı pudinğ kullanabilirsiniz
KREMASI..
1 kg süt..
1 çorba kasesi şeker
vanılya.
2 kaşık mısır nışastası
YAPILIŞI.
sütü tenceremize koyalım kakoyu ayrı bir kapta yarım bardak suyla karıştıralım topak olmasın mısır nışastasınıda aynı işlem yapalım soğuk süte ekliyelim bir kase toz şekeride süte ekliyelim ocağımıza koyalım kaynamaya bırakalım devamlı karıştıralım dibini tutmasın topaklanmasın göz göz olana kadar pişirelim kıvama gelince oçaktan alalım uygun bir tepsinize yada bor camımıza bisküvilerimi bir kat dizelim üzerine pudingden ince bir karar dökelim üzerini kaşığımızla düzleyelim yeniden bisküvilerimizi dizelim aynı işlemi yapalım üzerine son kalan pudingle kapatalım hindistan ceviziyle süslüyelim ama istediğiniz şekildede süslüyebilirsiniz arzunuza kalmış bittikten sonra buzdolabızızda soğumaya bırakalım http://mutfaktasanat.blogspot.com/
AFİYET OLSUN...
12 Aralık 2009 Cumartesi
ORMAN SARMAŞIĞI KADINLAR..
Orman sarmaşığı kadınlar...
Orman sarmaşığı gibidir bazı kadınlar.
Kökleri toprağa inatla tutunmuştur, dalları ise yaşama...
Başları hep yukarıya bakar, başlarına ne gelirse gelsin, her zaman yukarıya...
Onlar babalarının bahçelerinde doğmazlar, orman çocuğudurlar nihayetinde, bu yüzden doğuştan güçlüdürler, börtü böcek arasında büyürler, orman kanunlarını iyi bilirler, hayatta kalmanın ise bin bir türlü yolunu...
Orman sarmaşıkları doğuştan savaşçıdırlar.
Hep mücadele etmelerini gerektiren bir sebepleri vardır.
Gerektiğinde kavgadan da korkmazlar.
Her mevsime dayanıklıdırlar ve her koşula.
Özgürdürler, kolay kolay bir erkeğe bağlanamazlar.
Onlar bir tek kendileri gibi savaşçılara aşık olurlar.
Aşkları kuvvetlidir, bünyeleri de...
Vahşidirler ama bir o kadar duygusaldırlar.
Onlar güçlü duyguların kadınlarıdır; büyük acıların, büyük mücadelelerin, büyük kavgaların, büyük hayallerin, büyük aşkların...
Hayatları inişli çıkışlıdır ve denizleri dalgalı...
Onlar kimsenin cesaret edemediği kararları alırlar.
Herkesden daha çok denerler ve yanılırlar...
Bu yüzden en çok hatayı onlar yaparlar
En çok onlar hakarete uğrarlar.
En çok onların hakkında konuşulur.
En çok onlar düşerler,
En kolay onlar kalkarlar,
Bir türlü bitmezler, yok olduklarını düşündüğünüz her seferinde küllerinden yeniden doğarlar.
Kimse onlar kadar sık “yeniden” başlayamaz...
Hayat arsızıdır bu orman sarmaşığı kadınlar.
Bu yüzden kendilerini de korumazlar; açıkta dururlar...
Rüzgara karşı, ayaza karşı, yeldeğirmenlerine karşı, hayatın tam orta yerinde; hayata karşı...
Bu orman sarmaşığı kadınlar acının da, aşkın da dibine vururlar.
Bu yüzden, en çok onlar yaralanırlar,
En çok onlar karalanırlar..
Yıldız kadar parlak ama gece kadar da karanlıktırlar
Ateş kadar sıcak, kar kadar da soğukturlar.
Asidirler ama bir o kadar da asildirler
En güçlü fırtınalar onların başından geçer inadına, en sert rüzgarlar ve en deli yağmurlar.
Bu orman sarmaşıkları iflah olmazlar...
Kazansalar da, kaybetseler de, her savaştan daha da güçlenerek çıkarlar
Tıpkı bir orman sarmaşığı gibi; ne kadar kesersen kes, bir yolunu bulur yine başlarını bi yerden çıkarırlar...
Alıntı..
Arkadaşlar bu güzel yazıyı okumuştursunuz ama ben yeniden ekledim
ne güzel ifade etmiş biz kadınları helede şurası yazının..
Rüzgara karşı, ayaza karşı, yeldeğirmenlerine karşı, hayatın tam orta yerinde; hayata karşı...Onlar güçlü duyguların kadınlarıdır; büyük acıların, büyük mücadelelerin, büyük kavgaların, büyük hayallerin, büyük aşkların...
7 Aralık 2009 Pazartesi
BAYRAKLARLA DONATIN SAYFALARINIZI..ŞEHİTLERİMİZ İÇİN..
Donatın bloglarınızı Donatın sayfalarınızı Şehitlerimiz için Ağlayan analarımız çocukları için yüreklerimiz yandı
Bizde burdayız deyin Arkadaşlar Şehitlerimize Allahtan Rahmet Ailelerine baş sağlıyı dileriz ..
Bizde burdayız deyin Arkadaşlar Şehitlerimize Allahtan Rahmet Ailelerine baş sağlıyı dileriz ..
25 Kasım 2009 Çarşamba
KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN ARKADAŞLAR..
Arkadaşlar bu günden Mubarek Kurban Bayramımızı kutlarım yarım bloga giremem belki hepinize sevgiler..güzel Bayramlar..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)